Biyololojik çeşitlilik, yaşayan tüm organizmaların çeşitliliğidir; mikroorganizma, bitki ve hayvan türlerinin tamamını, içerdikleri genetik bilgiyi ve oluşturdukları ekosistemi de kapsar.
Biyolojik çeşitlilik genellikle üç seviyede ifade edilir: genetik çeşitlilik, tür çeşitliliği ve ekosistem çeşitliliği ve bu seviyelerin her biri birbiriyle ilişkilidir.
Genetik çeşitlilik
Genler, yaşamın temel taşlarıdır. Organizmalar arasındaki benzerlik ve farklılıklardan sorumludurlar. Genetik çeşitlilik ise bir tür içindeki genlerin çeşitliliğini ifade etmek için kullanılır.
Bir türe dahil edilen bireylerin her biri kendi özgül genetik bileşimlerine sahiptirler. Bu, bir türün farklı populasyonlara sahip olabileceği ve her bir populasyonun da farklı genetik bileşimleri olabileceği anlamına gelmektedir. Bireylerin bulundukları çevreye ne ölçüde uyum sağlayabileceği de, genetik çeşitlilik ile belirlenir ve bu nedenle türün hayatta kalma potansiyeliyle yakın ilişkilidir. Genetik çeşitliliğin korunması için bir türün farklı populasyonları korunmalıdır.
Tüm organizmalar aynı düzeyde genetik çeşitliliğe sahip değildir. Örneğin, kangurular, vaşaklar ve deniz samurlarıoldukça düşük genetik çeşitliliğe sahip türlerdir ve bu türlerin bireyleri birbirlerine oldukça benzerdirler. Bakteriler, virüsler, pirinç bitkisi ve keseli sansargiller ise genetik olarak daha çeşitli türlere örnek olarak verilebilir.
Anadolu, benzersiz ekosistem çeşitliliği sayesinde önemli ölçüde biyoçeşitliliğe ve genetik çeşitliliğe sahiptir.
Sergileme/Müze
BİYOSFER Müze’nin Genetik bölümünde genetik çeşitliliğin bitkiler ve hayvanlar düzeyinde çeşitli örnekleri sergilenmektedir.
Araştırma
BİYOSFER araştırma merkezi kapsamında, ülkemizin ve dünyanın farklı bölgelerinden toplanan her tür biyolojik örnekten DNA izolasyonu yapılarak DNA bankasında saklanacaktır.